Araştırmacı yazar Mete Hatay, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere düzenlediği saldırıyı değerlendirirken, Batı’nın nükleer şeffaflıkta çifte standart uyguladığını vurguladı. Hatay, İsrail’in nükleer programının uluslararası denetimden muaf tutulmasının bölgede adaletsizliği ve barışın önündeki en büyük engeli oluşturduğunu belirtti.
Araştırmacı yazar Mete Hatay, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırısını değerlendirdi. Hatay, Batı’nın nükleer silah denetiminde çift standart uyguladığını vurgulayarak, bu durumun bölgedeki barış ve istikrarı daha da zora soktuğunu ifade etti.
Hatay, saldırının gerekçesi olarak “İran’ın nükleer silah üretme kapasitesinin sıfırlanması” gösterilse de, gerçeklerin farklı olduğunu belirtti. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) yıllardır İsrail’in Dimona nükleer tesislerini denetleyemediğine dikkat çeken Hatay, İsrail’in yaklaşık 90 nükleer başlıklı silaha sahip olduğunun uluslararası kamuoyunda bilindiğini ancak İsrail’in şeffaflık konusunda herhangi bir adım atmadığını aktardı.
Araştırmacı yazar, Batı’nın bu tutumunu “ahlaki ontolojide içsel çöküş” olarak tanımladı. Hatay, “Kimin silahı tehlikeli, kiminki meşru? Kimin diktatörlüğü cezalandırılmalı, kiminki stratejik ortak? Hukuk ve ilke, büyük güçlerin çıkar hesaplarına kurban ediliyor” ifadelerini kullandı.
Hatay, İran’ın nükleer kapasitesinin ortadan kaldırılmasının ne rejim değişikliği ne de Batı için “daha dost” bir İran yaratacağını belirtti. Irak, Suriye ve Afganistan örneklerini hatırlatan Hatay, “Hiçbiri istenen rejime dönüşmedi çünkü mesele kapasite değil, tahayyülün kendisiyle ilgili” dedi.
Yazısında, Batı’nın kendi çıkarlarına uygun, kendine benzeyen rejimler yaratma arzusunun bu döngüyü bitirmeyeceğini savunan Hatay, “Çifte standart bu medeniyetler savaşının yakıtı. İsrail’e dokunmayan el, İran’a bombalar yağdırıyor. Kuralların keyfi olduğu dünyada barış hep ertelenmiş olacak” diye ekledi.
Hatay, “Asıl mesele nükleer değil, nizamdır; hangi düzenin ve iktidar yapısının korunacağıdır diyen Her yeni bombardımanda Batı kendi ahlaki meşruiyetini zedeliyor. Bu ise esas tehlikedir” değerlendirmesinde bulundu.
